Author Archives: Öykü Yetiş

Bir Kaybolma Hikayesi


Bu yazıyı kediniz gün olur da dışarı çıkıp kaybolursa, bulabilmenizi kolaylaştırmak için yazıyorum.🙀

Evin çevresine bol bol su, mama koymanın yanı sıra kedinin sevdiği, hatırladığı eşyaları çevreye koymak faydalı olabilir.

Hatırladığı, sevdiği kokulara doğru yaklaşacağı için bu eşyalar evi hatırlamasını kolaylaştırabilir.

Örneğin bir süredir kayıp kedim yeni evde bana döndüğünde evi tanımaya ilk benim oturduğum koltuktan başladı. Tesadüf de olabilir. Yine de evde o kadar koltuk varken ilk sizin oturduğunuz yere kurulması tanıdık şeylere daha çabuk alıştığı için olabilir.😺

Yeni bir eve taşındığınızda kediyi yalnız bırakmamak, sesinizi duyması ve oyunlar oynamak alışma sürecini daha rahat geçirmesini sağlayabilir.

Zaten başka bir ortama alışmanın verdiği gerginlik olacağı için bir de evde tanımadığı başka hayvanlar, insanlar olması ortama alışmayı daha da zorlaştırabilir.

Umarım kimsenin başına gelmez. Gelirse de çabuk bulmanızı sağlamak için işime yarayan şeyleri paylaşmak istedim.😊

Paravanı açıyorum…


Kapılardaki Boncuk Perde Anlamsızlığı

Eskiden kasaplarda olurdu bu perdelerden. Neden normal bir paravan, kapı değil de boncuk perde?

Bir gizem veya diğer tarafa geçmeden önce bir geçiş mi sunuyor?

Otantik bir hava, yazlık bir his veriyor. O nedenle güzellikle ilgili yerlerde, solaryumda veya yazlık plaj barlarda olmasını anlayabilirim.

Peki evde kullanılması? İnsanların ayaklarını, aralıklardan diğer tarafı görebiliyorsun. Varla yok arası bir şey. Olsa bir dert olmasa bir dert?!

Yel Değirmeni 2.0


Seyahat sırasında çok fazla rüzgar türbinine rastladım. Ya kârlı bir yatırım, ya teşviklerden dolayı rahat yapılmış. Sıra sıra sıralanıyor.

Üç dört sene evvel yolda gördüğümde otantik geliyordu. Şimdi az alanda birçoğunu görünce korkunç gelmeye başladı.

Alternatif enerji ancak bu haliyle sanayiden, fabrikadan bir farkı kalmamış olabilir. Tam manzaraya bakayım diyorum devasa soğuk türbinleri görünce odada durasım geliyor.

Muhtemelen yatırımdan en fazla verimi almak için izin verilen en dar alanda kuruyorlar.

Otel odasında kalmanın bazı olumsuz yanları oluyor. Tatile geldik spor yapalım, yüzersek belki kilo veririz modundan odada kalınca bir anda kopuyorsun.

Odadaki buzdolabında hiç içmeyeceğim, yemeyeceğim şeyleri karşımda durunca tüketmeye başladım.

Otel odaları büyüdü, bu mini dolaplar hayret büyümedi. Pazarlamacılar bu alanı nasıl keşfetmedi bilmiyorum. İlk defa tadıp beğendiğim ürünler oldu.

Bu sistemde buzdolapları orta hatta bazı süit odalar için standart buzdolabı boyutuna çoktan genişleyebilirdi.

Otele vardığında check-in yapmak için bekliyorsun. Bu sırada zaten bir şeyler ikram ediliyor zaten. Yine de bir lüks bir otomat, buzdolabı koysalar eminim insanlar beklerken başka başka ürünleri denerdi.

Otel odaları genişledi, farklılaştı yenilendi bu dolaplar hala 10 sene öncesiyle aynı. Sadece bazen aldığın ürün dolapta hareket edince otomatik faturana yansıyor. Tek yenilik bu.

Bize lazım değil zaten☺️Türbinlerden ve odadan kaçabilirsem şu an tek istediğim tek başıma yürümek.🌅

Croissant Yatış


Lokum 2.0 E.T. Version


Şehirlerarası Otobüslerde Top Kek


Şehirlerarası kara yolculuklarını son zamanlarda pek tercih etmiyordum. Zaman alıcı alabiliyor, yakın bir yer olsa bile uçak daha çekici geliyordu.

Zaman olduğunda yolculuk yapmak, yolu seyretmek zevkli olabiliyor. Özellikle yeşil veya manzarası olan bir yolsa müzik dinleyip, seyretmek yolculuğu keyifli hale getirebiliyor.

Yaptığım iş bir anda yoğun olup, bir anda bir süre sakin geçebiliyor. Bir yoğunluk anında acıktığımda elime top kek geçirdim.

İş durumunda ne kadar kendimi esnetmeye çalışsam da başka şeyleri fazla düşünemiyorum. En pratik, hızlı ne tüketebilirsem onu hızlıca almak durumunda kaldım.

Çok uzun zamandır piyasasa olduğu için satın alan bir kitlesi var sanıyorum. Yeni ürün olarak çıkarsalardı şu anda bu kadar satılır mıydı bilemiyorum.

Bir lokmada tüketilebilecek bir şey değil. Yerken parça parça oluyor, her yere dağılıyor. Ayrıca şekerli düz bir kek, farklı bir özelliği yok.

Uzun yol otobüslerinde genelde bu top kekleri veriyorlar. Bir sandviç, muz, Olips iki şeker, top kek veya birkaç tuzlu bisküvi.

Sandviçi, muzu vs. anlayabiliyorum. Bir süre tok tutabilir. Top kek şekerli bir şey, bir anda şekeri çıkabilir. Uzun yolda yedikten sonra daha da acıkabilirsin.

Formata pek uyduramıyorum. Satın alma anlaşmalarını yapanlar maliyeti, tedarikçi firmalarla olan ilişkilerini de dikkate alıyorlardır.

Veya bu tip ürünler belki marketlerde çok satmadığı için seyahat firmalarına çok uygun maliyetli, cezbedici teklifler sunarak bir strateji geliştirmiş de olabilirler.

Şimdi bir lokmalık yiyecekler var. Gofretlerin, bisküvilerin bu tarzda olanlarını seçseler hem dökülmez, hem de paketi açtın, kapadın; çay, kahve döküldü derdi kalmaz.

Seyahatten uzak kaldım. Yine de ürünlerin zamanı geçmiş artık sanki. Hiçbir zaman marketten gidip almayacağın tuzlu birkaç bisküviyi yapacak çok fazla şey olmadığı için sıkıntıdan tüketebiliyorsun.

Tatilde yemekte, otobüste, uçakta bir vaktin var. İstediğin gibi değerlendirebilirsin. O yüzden Pegasus’un yaptığı gibi yemek istediğin şeyin siparişini bilet alırken önceden vermek ileri görüşlü bir yaklaşım.

Tatilde kaldığın yerde bolca vaktin var. İnsanlar istediği faaliyetlere katılıp, istediği yemeği, içeceği vs. bulabilse daha iyi vakit geçirir.

Konaklayabileceğin yerlerde önceden her müşterinin tercihlerini sorup ona göre içerik hazırlasalar, bunu yapabilecek imkan yoksa en azından çevrimiçi veri toplasa değerlendirse sonra en çok talep alanları hazırlasa bir adım öne geçebilir.

Banyoda kullanacağın şampuanı, diş fırçasını bile seçebilirsin. Şimdi ana ürünlerin küçük, tatil boyları oluyor. Gittiğim yerdeki şampuanı, sabunu beğenmeyebileceğim için valizde kendi ürünlerimi taşıyabiliyorum. Valizde yer sorunu da olabiliyor. Tatil öncesi yolda konaklayacağın yerdeki bu gibi ürünleri seçebileceğin bazı uygulamalar tasarlanabilir.

Özellikle her şey dahil tatil köylerinde, büyük otellerde durum daha da beter. Bir sürü yiyecek, içecek boş yere atılabiliyor.

Odaya veya yolculuk sırasında (uçağa, otobüse vb.) belirli kategorilerden seçebilecek platformlar koysalar bu kadar birbirine benzeyen her şey dahil tesislerden ayrışırlar.

Bazen gittiğin bir yerde bazı hediyelik eşya, yiyecek ilgini çekebiliyor. Çok beğendiğin şeyleri orada veya dönerken çevrimiçi seçebileceğin bir platform olsa, o yöreye ait beğendiğin şeyleri döndüğünde kargoyla alabilsen, sipariş derdiyle taşımakla uğraşmasan tatil keyfi daha uzun sürer.

Yol zevkli bir yol değilse zaten yapacak başka şeylere yer açılabilir. Örneğin tatilden eve, işe dönüyorsam mesela uçakta, otobüste market siparişimi verebilirim. Ekran platformlarını daha verimli kullanabilirler.

Tatile giderken evdeki buzdolabındaki şeylerin bir kısmını boşaltmış olabilirsin. Döndüğünde yolda sipariş verip daha hızlı siparişlerini alabilirsin.

Keşif


Dün iş için bir fotoğraf arıyordum. İçinde çok fazla eşya satılan mağazalardan bir kare bulmak istedim. Bir sürü bileşen arasından farklılaşmayı anlatacaktım.

Fotoğraflar arasında gezerken çeşitli dükkan fotoğraflarına geçtim. Artık her şey sınıflandırılmış, temiz ve belirli gruplar içerisinde mağazalarda satılıyor. Mağazalar farklı bir konsept sunmuyorsa aydınlık bir ortamda hizmet veriyor.

Genelde ihtiyaç olan şeyi alıp bir an önce ana işlere odaklanmak tercihim olsa da bazen bir şeyleri karıştırmak, kalabalık içinden keşfedip bulup çıkarmayı arıyorum. Aksesuarları özellikle takı, çanta vs. seviyorum. Her şeyin bir arada bulunduğu uygun fiyatlı takı mağazaları, züccaciyeler, eski eşyalar satan mağazalar, Tahtakale’deki dükkanlar tarzı yerler ve Miniso gibi renkli renkli farklı ürün gruplarının birarada bulunduğu yerler buna imkan veriyor. Yanlış hatırlamıyorsam eskiden Caddebostan barlar sokağında böyle bir mağaza vardı. Bir sürü karmakarışık eşya arasından bir şeyler bulup çıkarmak, onun küçük bir şey de olsa sana ait bir hatıra haline gelmesi.

Belki bu motivasyondan yola çıkarak yeni bir konsept üretilebilir. Yerel bu tarz mağazalar var ama daha zincir şeklinde bir hazine avı keşfi yolculuğu gibi hizmet sunan yerler de iş yapardı.

Özellikle turistik yerlerde, insanların gezmeye ve keşfetmeye vaktinin olduğu veya bunun için oraya gittiği yerlerde açılabilir. Alışveriş ihtiyacın olmasa da böyle yerlerde dolaşmak kafa da dağıtabiliyor.

Tabii orayı temiz tutmak, stok ve depo tutabilmek ve müşterilere fazla karışmadan soru sorulduğunda o karmaşayı bilip ürüne yönlendirecek bilgiye sahibi olan çalışanları yönetebilmek kolay bir şey değil ancak neden olmasın?

Cats as Wake Up Service


Kelimelerin Gücü Adına…


Müzik, sanat ve nihai olarak duygu hafızası. Çevremde çok fazla dikkat dağıtıcı unsur olmasına rağmen bazen bir kelime günümün seyrini değiştirebiliyor, mutlu ediyor. Bugün bir e-mailin yazı stilini değiştirmeye çalışırken mono kelimesine denk geldim. Beni çok fazla etkileyen bir şarkı ve film olduğu için aklıma Life in Mono, Great Expectations geldi. Ethan Hawk hayranlığımın ötesinde film kitaptan daha yakın gelmişti. Yıllar sonra Büyük Umutlar’ı uçakta izledim. Çok ağladığımı hatırlıyorum, hatta yanımda oturan adam deli olduğumu düşünmesin diye ara vermeyi, kalkıp tuvalete bile gitmeyi düşünmüştüm. Soğuk biriydi, çok umursamadı diye kendimi bırakmıştım. Bazen çok olumsuz duyguyu bile izlediğin, yaratıcı bir şekilde aktarılmış olduğu için güzel hatırlıyorsun.

Yine çok uzun süredir düşünmemiş olduğum eski bir arkadaşımı markette Dido gofreti üzerine hatırlamam fikir uçuşmalarının nelere kadir olduğunu gösteriyor. Dido’nun şarkılarını yıllardır dinlememiş olmama rağmen bu aralar gördüğüm bazı simgeler bana çok eski arkaşadaşlarımı, anılarımı hatırlatıyor. Dido’nun Eminem’le olan düetine denk gelen yıllardaki arkadaşlarım şimşek gibi çakıyor.

Şarkıların yıllar öncesine ışınlama gücü koku hafızasıyla yarışabilir.

Bu yüzden işle ilgili projelerde yaratıcı alanlardan daha fazla yararlanmak akıllıca olabilir.

Önümüzdeki yıllarda sanatların hatta endüstrilerin iç içe geçmesinin insan üzerinde inanılmaz bir gücü olacak.⚡️

Düzen


Çokluk mu bizi daha yaratıcı ve üretken kılar, sadelik mi? Hangisi daha düzenli çalışmamızı tetikler?

Bu fotoğraf ilgimi çekti. Küçükken bir Japon balığım vardı, cam kavanozunda tekti. Kınalı’nın yeri ayrıydı, çünkü tek evcil hayvanımdı.

Fotoğrafta ise birçok balık var. Bana şimdiki düzeni anımsattı.

Gün içerisinde birçok pazarlama mesajına, internet haberine, TV programına maruz kalıyoruz. Yapılacak birçok sosyal aktivite, çevrede iş, akraba, arkadaşlardan bir grup ve onların haberleri var.

Sanki hiçbir şeyin yeri bizim için ayrı olamıyor.

Son zamanlarda daha az insanla iletişim halindeyim, medyadan daha az mesaj alıyorum. Gerçi benim seçmediğim içerikler olunca izlemiyorum, okumuyorum.

Bu dönemde şu sonuca vardım. İş hayatında yaratıcılık, üretkenlik süreçlerinde tıkananlar için belki bir süre yalnız kalmak zihin açabilir. Bazen bir şey yapmadan sıkılmak yeni bir şeyler keşfetmeye yol açabilir.

Veya insan tüm çareleri tüketince hangi kesime işimden bahsedebilirim diye daha yaratıcı olabiliyor. Hiç düşünmediğin gruplar, müşteri kitleleri aklına gelebiliyor. Onlar da mesajımı alıyor mu bilmiyorum ama denemeye değer.

Tek başına bir yere gitmek, fazla dikkat dağıtıcı olmadan kendinle kalmak da farklı bir alan keşfetmek için faydalı olabilir.

Sadece tek başına bir şeyler üretemeyebiliriz. Elbette insanlar birbirinden, daha önceki icatlardan besleniyor. Bir şekilde herkes bir öncekinin üstüne bir şey koyuyor, yeni bir yorum katıyor veya farklı alanları birleştiriyor. Böylece sonuç biricik olabiliyor.

Belki harcanan boşa zamanı belirli uygulamaları silerek, takip ettiğimiz kişi sayısını küçülterek azaltıp verimli zamana yer açabiliriz.

Çevremdeki insanlar benim için yönlendirici oldu, belirli alanları seçmemi sağladı.

Bir başkası için bu unsur okudukları, kitaplar olabilir.

Bu süreçlerde tıkananlar için çevredeki insanları seçmek, aldığınız mesajları kısıtlamak zihin açıcı olabilir.

Yani çevrende düşünen, yaratan, yazan vb. insanlar varsa; aldığın içerik kaliteliyse senin de üretkenliğin artıyor.

Çok fazla içerik, mesaj ve insan varsa yaşamdaki amacından da sapabiliyorsun.

Yani bir yerde takıldıysan belki yalnız kalmak, farklı bir şey yapmak ve bu süreçlerin farkında olarak daha seçici olmak önünü açabilir.

Örneğin ben yazarken bir şeyler üretebiliyorum. Yani yazmaya başlamadan şunu yazacağım diye değil de başladıktan sonra yazının seni bir yere götürmesi mümkün olabiliyor.

Bu bir başkası için resim yapmak, fotoğraf çekmek ve yürürken düşünmek olabilir.

Farklı alanları oradan oraya atlayarak değil de amacına uygun şekilde denemek, deneyimlemek veya buna açık olmak yaratıcılığı artırabilir.

Şu anki sistemde biraz bu döngünün önü kesilmiş olabilir. Yani yapılacak çok şey var, tüketmeye ve bize sunulanı tüketmeye meyilliyiz.

Şimdi şunu yapmalısın, onlar böyle yapıyormuş biz de yapalım durumları.

Bireysel olarak yaptığımız seçimlerle beraber toplumun da bu konuda bir şey istemesi lazım. Yani baştan başa bir düzen değişimi söz konusu olabilir. Gücümüz tek başına buna yetmeyeceği için farkında olmak ve bahsettiğim tekillik ve çoğulluk durumu, az mesaj çok içerik arasında bir denge kurmak ilk adım olabilir.