Martı’ya bayıldım. Bu aralar Kadıköy yakasında bu elektrikli scooter’lar her yerde. Yakın mesafeler için trafiği azaltabilecek sokaklarda direklere bağlı bu araçlar telefon uygulamasıyla kolayca çözülüp kullanılabiliyor.
Anadolu yakasında pratik bir ulaşım aracı olabilir çünkü ara sokaklarda fazla trafik yok, martıyla yürüme hızından hallice ilerleyebiliriz. Bisikletle yokuş yukarı giderken zorlanıyorum ancak martı gördüğüm kadarıyla yokuş yukarı rahatça gidebiliyor. İstanbul’un düz bir şehir olmadığını ve yokuşlarla dolu olduğunu göz önüne alırsak şehre uygun bir seçim olabilir. İsmi İstanbul deyince akla gelen imgelerden olan martı, aynı zamanda kuş gibi uçma benzetmesiyle yola çıkmış olabilir. Çok iyi bir yatırım almış, sitenin etrafında 3-4 tane müsait şekilde duruyor. Sahilde de bolca görüyorum. Belediyeleri de yanına almak, izin süreçleri vb. dikkate aldığımızda girişim zoru başarmış görünüyor. Kadıköy de alternatif ulaşım araçları konusunda böylece güzel bir örnek oldu.
Martı’nın özgürlük idealinin tersine kumsalı AVM içine sokan, çocukları ufacık bir kumlu alana çekmeye çalışan girişim de başka bir kafa. Daha önceki yazılarımdan birinde bahsettiğim AVM içindeki eşek gibi AVM içindeki kumlu oyun parkı. Akıl tutulması demek isterdim ancak çocuklar içeri girip oynamaya başlamış bile.
Şehirde şehirden kaçma özlemi çekenler için yöresel davul zurnacı yine Martı gibi her yerde görünür olmayı hedef koymuş. Çok çalışmış, mesai yapmış. Birçok sokakta kendi imkanlarıyla reklamı görünür kılmış. Davul, zurna pek sevmiyorum; ancak bu çalgıcılar çevrede evlenenleri hedef kitle olarak görmüş olabilir. Nereyi bulursa reklam panosuna çeviren bu çalgıcı arkadaşlara selam olsun.
Sıcaktan buharlaşmak üzereyken, bunalmışken karşıma çıkan McDonald’s reklamından daha mantıklı ve ilgi çekici olduğu kesin. Sloganları “Bu Fiyata Çok Isınacaksınız.” Kurumsal şirketlerde yüksek maaş alan pazarlamacı arkadaşların vizyonu davul ve zurnacıdan daha dar. Bu sıcakta içecekle daha da ısınmak isteyen var mı?