Geçenlerde müthiş bir haber okudum. Ülkedeki ilk tiyatro müzesi kurulacakmış. Birçok kez aklıma gelmişti, keşke böyle bir şey yapılsa diye fikir üretirdim. Sinema ve tiyatro müzesi olarak bir yer var ancak kısıtlı bir sergi gibi tahmin ediyorum. Bu kadar iyi oyuncuların olduğu ve görsel kaydın erişilmesinin zor olduğu bir alanda müze için neden geç kalınmış? Halbuki çok yönlü, bu konulara kafa yoran bir sürü oyuncu var. Birinin bu işe bu kadar senedir el atmaması şaşırtıcı gelirdi.
Mutlaka profesyonel bir ekip ele alacaktır. Oyunculuğunu merak ettiğim birçok oyuncu, sahnelenişini merak ettiğim bir sürü oyun var. Hatta aynı oyunun farklı tarihlerde farklı versiyonlarını görmek ilham verici olabilir. Video arşivi bulunsa harika olur. Video gösterimi olabilecek bir alan veya salonu olsa eski oyunları veya belki bir kısmını izleyebilsek… Ödenekli tiyatroların çok geniş bir dekor, kostüm depoları var diye tahmin ediyorum; bazı oyunlar için sergilense çok hoş olabilir. Fotoğrafları bile tarihi canlandırmaya yeterli olur. Hatta bazı oyuncuları onurlandırmak için balmumumu heykeli, kostümü ve oyun dekoru beraber sergilense daha fazla kişinin ilgisini çekmesine sebep olabilir. Belki Türkiye’nin tarihi sahnelerine (Harbiye Muhsin Ertuğrul, Şan Tiyatrosu vb) gezi programları düzenleyebilirler. Belirli günlerde o sahneye gidip tarihini, anıları bir uzman eşliğinde anlatabilirler. Çok güzel oyun müzikleri var, kayıtlı olan bir kısmı odacıklarda veya kulaklıkla dinlenilebilir. Tiyatro kütüphanesi, çalışma alanı ve yeni gruplar için bir sahne de eklense geç kalınmış ancak en heyecan verici girişimlerden biri olabilir.
Bir tatil gününe güzel müzik de bırakmak isterim:
Eskiden en sevdiğim Türkiyeli grup Mor ve Ötesi’ydi. Hatta “Dünya Yalan Söylüyor” albümüyle hayranlık ikiye katlandı. Sayısız kez aynı CD’yi baştan sona dinlemiştim. Hatta o zamanlar yılların Vega grubu güney otoparkta bir konserde Mor ve Ötesi’nin ön grubu gibi çıkmıştı. Okul yıllarımda kalan bu konser dinlendiğim en iyi canlı konserlerden biriydi. Sonra epey zaman dinlemedim, araya zaman iş güç girdi. Geçenlerde çalışırken bir şarkıları kulağıma çalındı. Bir tek ben mi böyle hissediyorum bilemiyorum ancak müthiş bir vokal. Bu tip bir müzik tarzında duyguyu geçirmek daha zor olabilir, ancak çok başarılılar. Yeniden dinlemeye başladım. Birbirinden farklı gruplar ama Soundgarden’ın şarkılarında da benzer duyguyu hissederdim. Chris Cornell’ın sesinde de benzer bir derinlik var. Herkesin kulakların pası silinsin diye buyrun.
Son 6 aydır en sabun köpüğü dizilerden birini Erkenci Kuş’u izliyorum. Televizyonlarda hep dram var, komedi seçkisi fazla değil. Gülse Birsel’in kıvrak zekasının ürünü değil tabii ancak bana bu dizi Avrupa Yakası’nı hatırlatıyor. Özellike Mevkibe ve Nihat’ın (Özlem Tokaslan ve Berat Yenilmez) sahnelerine çok gülüyorum, birbirini tamamlayan harika bir çift olmuşlar. Türkiye televizyonlarındaki oyunculuk seviyesini artırıyorlar diyebilirim. Yine mahalledeki Muzaffer karakteri muzip. Zamanla diziye Mithat Amca gibi yeni güçlü karakterler giriyor, herkes birbirini tamamlıyor. Konusunda bir şey yok, gülmek için izlenebilecek samimi karakterler barındıran lokum dizi 🙂