Dün maç çılgınlığının dışında kalmak için kendimizi sinemaya attık. Gittiğimiz film Intouchables “Can Dostum”, yakın arkadaşla gidilebilecek en güzel filmdi.
Caddebostan AFM el değiştirmiş artık AFM değil. Sinemanın tuvalet aynaları reklamlanmış, ne kadar antipatiktir insan bakınca kendini göremiyor. Herneyse maç saatinde in cin top oynuyor, sinemanın her zamanki izleyicileri 50 yaş üstü amca ve teyzelerle filmi izlemeye koyulduk.
Bir Zeynep bir ben film seçeriz genelde, bu sefer seçim sırası onundu. Bunun rahatlığıyla elimi kolumu sallaya sallaya sinemaya gittim. Fransız filmi olduğunu sinemada öğrenince bir an dünyam yıkıldı ama film başlar başlamaz yüzümdeki ifade boş bir gülümsemeye dönüştü. Çok samimi bir film bir kere; iki farklı karakterde insanın, hayatlarının bir bölümünde birbirlerine destek olarak kendilerini dönüştürmelerini anlatıyor. Defalarca işlenen bir konusu var aslında ancak oyunculuklar çok içten ve filmin bir sahiciliği var. En güzel yanı da bir ömürde kısa bir dönem denecek kadar birbiriyleriyle vakit geçiren Phillipe ve Driss, çok şey paylaşıyorlar, dostlukları onları onarıyor ve sonrasında hayatlarına farklı kişilerle ve yolculuklarla devam edebiliyorlar.
İnsan karşısındakine kendini açınca, önyargı lenslerini çıkarıp atınca o ilişkiden güçlenerek çıkıyor ve ilerliyor. Bunu öğrenmeye da uyarlayabiliriz. Örneğin finansal verilere çok önem veren bir yöneticiniz varsa siz de o gözle bakmaya başlıyorsunuz veya çevresindekilerle iyi geçinen yakın bir çalışma arkadaşınız varsa siz de bunu norm olarak görüp onun gibi davranıyorsunuz.
Özellikle kişinin ilk çalıştığı şirketin veya yöneticisinin onun kariyerinin geri kalanında etkisi oluyor. Fark etmeden ilk çalıştığınız şirketin kültürünün veya yöneticinizin özelliklerini taşıyabiliyorsunuz.Son zamanlarda hızlı yer, pozisyon değiştiren çalışanlar çok büyük bir öğrenmeyi de kendilerine katıyorlar. Ne kadar farklı kişiyle beraber çalışırsanız bakış açınız o kadar genişliyor. Mesela analitik düşünme yeteneğini geliştirmek istediğiniz bir kişiyi analiz yapıp strateji geliştiren bir kişiyle çalışma ortamında eşleştirdiğinizde bu yönlerin geliştiğini görebiliyorsunuz.
Aslında olay bu kadar basit değil. Sadece kişileri birbirleriyle eşleştirmek ve zaman geçirmelerini sağlamak ilgili konuda gelişmelerini sağlamıyor. Örneğin aynı kademedeki pozisyondaki biri mi, yoksa daha üst pozisyondaki biri mi bu gelişime katkıda bulunur, ne kadar süre yeterli olur, hangi işler ve projeler bunu sağlar gibi konuları düşünmek gerekebilir.
İşte şirketlerin bu noktada iş yaparken öğrenmeyi sağlayacak aktiviteleri yapılandırmaları ve sonrasında çalışanları yönlendirmeleri tüm organizasyona iş başarısını getirebilir. Görev süreleri, görevlerin içeriği, birlikte çalışılacak kişiler vs. öğrenmeyi nasıl daha etkin kılar bunu düşünmek yoğun, koşuşturmacalı olan iş hayatını gelişimle bütünleştirir. Bu aralar takıldım bu konuya ben de. Sonraki yazılarımda daha detaylı yazacağım. Giriş filmi olarak da Can Dostum’u seçtim, fırsat bulursanız izleyin zihni açıyor, gönlü yumuşatıyor bu film.