
Bursa’ya yazın ilk geldiğimizde şehrin içinde dağları görmek beni heyecanlandırıyordu. Yemyeşil dağlar bir soluk oluyordu. Bize farklı geldiği için etraftaki ahaliye soruyorduk: Bu dağ hangi dağ? Her seferinde Uludağ cevabı aldık. Hangi muhite gidersek gidelim aynı dağın ismi geçiyordu. Sonunda ben de sormayı bıraktım.

İnsan hastane ortamında kimseyi görmüyor. Hep aynı doktorlar, hemşireler. Koridorlar sakin. Fizik tedavi bölümünde birçok hasta rahat yürüyemediği için tekerlekli sandalye kullanıyor. Tekerlekli sandalye sesi bundan sonra bana hastaneyi ve bu dönemimi hatırlatacak. Ses arada bir hımlayan bir makineyi andırıyor. Silindirin, tekerleklerin dönme sesi gitgide yaklaşır. İşte o zaman bir hasta ve bir refakatçi geçiyordur. Dışarının sesi içeriye hiç gelmediği için işte bu hımlayan tekerlekli sandalye sesi tekdüzelikte bir canlılık yaratır. Sonra yavaş yavaş sürtünme sesi azalır, aynı sessizlik yine hakim olur.
Uzun süre hastanede kalan insanlar için danışmanlık desteği olsa ne güzel olur. Refakatçiler için sosyalleşebilecekleri bir ortam olsa, benzer şeyleri yaşayanlardan destek alsalar mesela.
Aylardır sıkıcı bir ortamdayım. Hem biraz hava almak, hem de zaruri ihtiyaçları satın almak için bugün yakındaki AVM’ye gittim. Tam girişinde dışarıda bir restoran var. Girişine reklam olsun diye yemeklerin maketini koymuşlar. Bazıları kopmuş, yıpranmış. Çocukken oynadığımız yemek oyuncaklara benziyor. Reklamın iyisi kötüsü olmaz mı?

Daha önce bir yerde maaşlı çalışınca harcamalara çok fazla dikkat etmiyordum. Kendi işin olunca ayın sonunu nasıl getireceğim duygusu baskın oluyor. Son dönem pandemi şartları ve ekonomik gelişmelerden dolayı daha uygun fiyatla temel giyim parçalarını alabileceğim markaları tercih etmeye başladım. Dünyada da genelde böyle bir eğilim varmış. İnsanlar daha yerel markalara gidiyor ve daha önce denemediği şirketleri deniyor. DeFacto’ya şu ana kadar üç kez gittim. Bugünkü girişimde canlı bir “hoşgeldiniz” ile karşılandım. Hit müzikler, rengarenk deneme kabinleri, satış danışmanlarını çağırmak için kabinde düğme güzel bir deneyim sunuyordu. Kabinler tertemizdi. Hem de çok kalabalık bir günde. Bugün onun öncesinde benzer bir mağazaya daha girdim. Az vaktim olduğu için bir an önce aradıklarımı alıp çıkmak istiyordum. Elbiseler tıkış tıkış, fazla üstüne üstüne geliyor. Kabinleri içler acısı bir haldeydi. Yerlerde elbiseler sürünüyor, bazı kabinlerde sandalye var bazılarında yok. Kabin kolları, kilitleri kırık. Kasadaki danışmanlar ilgisiz, iki üç kez sorunca zorla yanıt alıyorsun. İki marka aynı kitleye hitap ediyor, benzer kıyafetler sunuyor ama yaşadıklarım ne kadar birbirinden farklı. Bazı yöneticilerin vizyonu, çalışan seçimi, çalışanların eğitimleri süreci ne kadar farklılaştırıyor. DeFacto’ya İstanbul’da ilk girişimde de çok ölçülü, samimi ve yardımsever bir tutumla karşılaşmıştım. Yolları açık olsun.
Kilolu biriyim ve Bursa’da kıyafet bulmak konusunda hiç sıkıntı çekmiyorum. Kapalı giyinen kadınlar için bol kesimli, rahat giysiler her yerde. İstanbul’da daha dar giysiler görüyordum sanki. Fiziği benim gibi olanlara Bursa’yı alışveriş için öneririm.